Filmimiz genç ve güzel reklamcı Marley Corbett'ın enerjik ve neşe dolu hayatıyla başlıyor.Başlangıçta herşey yolunda gibi görünsede aslında içinde bulunduğu duygusal boşluk Marley'in kanser olduğunu öğrenmesiyle ortaya çıkıyor.Tedavi görmek amacıyla gittiği hastanede Dr.Goldstein ile tanışıyor ve hayatının aşkını buluyor.Bundan sonra yaşadıkları uyumlu ilişki ve gerçek aşkı buluşları(zira Marley anne ve babası arasındaki sorunlar nedeniyle kendini ciddi ilişkilerden uzak tutan ve tek gecelik ilişkiler yaşayan biriydi )duygusal sahnelerle insanın içini ısıtıyor.
Yer yer mizahi yönleri ağır bassa da bence genel olarak dramatik bir filmdi.Çok ağlak biri olmamama rağmen(neye göre kime göre tartışılır tabi) filmin yarısında ağladığımı söyleyebilirim.
Özellikle Marley'in hayatı sorgulayışı,daha yapacak çok şeyim vardı tarzı serzenişleri filmin en dramatik sahneleriyle bezenmiş.
Romantik komedi filmleriyle görmeye alıştığımız Kate Hudson'ı kocaman gülümsemesiyle dramatik bir filmde de görmek hoştu ayrıca.Aaa birde Whoopi Goldberg'i Tanrı rolüyle izlemek,o da ayrı bir keyifti:)
Herşeye rağmen sonuyla gülümseten sıcak bir filmdi.Ben beğendim kim ne derse desin...IMDB puanı oldukça düşük verilmiş ama izlemeye değer bir film ...
P.S. Gael Garcia Bernal isimli yakışıklı oyuncumuz bu filme ayrı bir güzellik katmış.Kısa boylu mısa boylu ama Meksikalı olmasından mütevellit hoş bir karizması var:))Filmi hiç olmassa sırf bunun için izleyin derim:))
Hazin bir siyaha boyandı bulutlar İkimize ağlar bu nazlı yağmurlar Umudum azaldı, geçiyor zamanlar Ayrılık efendi, kulu biz aşıklar
Ellerin avcumda soldu Yaralı bir ürkek kuştu Biten bir aşktan çırpınıp uçtu
Yolun açık olsun demek isterdim Boğazım düğümlü, sözlerim kayıp Bir daha ömrümce kimseyi sevmem Çünkü bu bedende yüreğim kayıp
Beyaz cennetlerden inecek melekler Seni korur onlar; dualar, dilekler Bense bu sevdanın uzak gurbetinde Savrulurum her gün senin hasretinle
Yarım kalan bir hikayeyiz artık seninle Ayrı yollara yürüyoruz Hayat bu... Serseri bir rüzgar gibi estin sen şimdi uzaklara Ben göğsümde solgun bir gülle yaşarım yıllarca Yaşamaksa bu! Ayrı akşamlara yatıp Ayrı sabahlara uyanırız bundan sonra Hataları aşk sanıp Başka tenlerde avunuruz boşuna Ve gizli gizli yaralanırız Şunu bil ki daima Ben, en güzel yeri hatırana saklarım Talan olmuş gönül bahçemde Saçlarımda tel tel hüzünlerle Gözlerimde azalan güneşlerle Ben hep seni beklerim bu şehirde Bir gün dönersin diye
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da tulumlar çok moda.Hem oldukça rahat hem de çok şık(ama bazılarında harem modeli olayını abarttıklarını söylemeden geçemiyorum.Basenleri 3 kat büyük göstermenin modayla ne alakası var hala çözebilmiş değilim.)
Eee hal böyleyken bende dayanamadım ve birkaç tulum edindim tabi ki:)
Batikten aldım aşağıda resmi olan tulumumu.Hem çok uygundu(sanırım 89 TL filandı) hem de çok şık...Severek giydim.Tek omuz modeliyle görür görmez işte aradığım bu dedirtti bana:)
Aşağıda ise Batik'in farklı bir tulum modeli mevcut.Modern ve rahat bir giysiyle gününüzü geçirirken şıklığınızdan ödün vermek istemiyorsanız "tulumları" bir deneyin derim:)
BATİK BATİK BATİK!!!!Bu aralar alışveriş lafı geçince oldukça sık duyduğum ucuz kaçış noktalarından biri..Özellikle insanı etkileyen, cıvıl cıvıl elbiseleri ve "teenage" hissettiren kıyafetleri...
Aşağıda birkaç kombin yer almakta...Hepsi oldukça şık ve kullanışlı..Sezon bitti evet,kışlıklar geldi evet,ama yine de belli olmaz koşun bir bakın derim:))
O gün gökyüzünde şimşekler çakıyor, yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Küçük kız her sabah olduğu gibi annesinin sesiyle uyanmış, kahvaltısını etmiş ve okuluna gitmek üzere yola çıkmıştı.Ancak şimşekler birbirinin peşi sıra o kadar gürültüyle çakıyordu ki, küçük kızın annesinin içini bir endişe kaplamıştı.
Anne, yavrum bu havada yolda yürürken korkmasın diye düşündü. Sırtına bir şey geçirdi ve sokağa fırladı. Okul yolunda kızını aramaya başladı..Derken bir de baktı ki, kızı az ileride minik adımlarla yürüyor, şimşek çaktığı anda durup gökyüzüne bakarak gülümsüyordu.Anne kızının bu davranışına pek bir anlam veremedi; meraklandı.Yanına yaklaşıp sordu: Yavrum, hiç korkmadın mı bu havada yalnız yürümekten?Hem ne zaman şimşek çaksa durup yukarı bakarak öyle ne yapıyorsun?Küçük kız cevap verdi: Gülümsüyorum... Çünkü Tanrı fotoğrafımı çekiyor.
Yaşamı nasıl algılıyorsak öyle yaşıyoruz diyenler yanılmıyorlar galiba.................................
Böyle yumuşak bir ses duymadım hiç...Ta içine içine en derinine işliyor sanki.Yıllar geçse de şarkıları unutulmayacak eminim.2 kuşak şarkıcısı,gençler seni bekliyor!!!
Avuçlarımı sıkı sıkı kapadım,açmıyorum bekliyorum ümitle...
Anı bekliyorum,o anı bekliyorum,tomurcuklarımı gizliyorum şimdilik...
Her birinde yeni başlangıçlar,umutlar gizli...
Çiçek olacak,dal olacak,dikenleri ellerimi kanatacak belkide...
Ama acımayacak bu sefer canım yanmayacak biliyorum...
Filminden "nefret" ettim [kötü bir anısının olması belki birazcık etken olabilir ama yinede asla ve asla benim gözümde "izlenebilir" bir film değil,maalesef izledim o ayrı:( ]
Şımarık, hayatta hiçbir amacı olmayan, kazandıkları 3 kuruş parayla viski içip ucuz edebiyat yapan, dejenere hayatları gözler önüne serili tiplerin bunalımlarından ibaret gereksiz bir film.
Ama isim seçimi mükemmel."KAYBEDENLER KULÜBÜ" ,ne de doğru...
Son sözüm aslında benim değil Henri Troyat'nın sözü:
"uçarılık ve hovardalık bir yaratığın içine düşebileceği en eksiksiz yalnızlıktır."
CAN'ım DÜNDAR'ım nasılda güzel söylemişsin bazı şeyleri,nasıl da okumuşsun kalbimi hislerimi..
Başka söze ne hacet..
"Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük.
Sevmeye bile vaktimiz yok bizim..."
"Kadın hiç gitmeyecekmis gibi sever, ama yeri gelir hiç sevmemiş gibi gider..."
"Artık başka biri alacak yerimi. Ve biliyorum zamanla unutacaksın beni, ama son kez düşün; sevebilir mi seni, benim sevdiğim gibi..."
Eğer "unutmak" 7 harfi yan yana getirmek kadar kolay olsaydı, biz de 5 harfi yan yana getirip "mutlu" olurduk...
"Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların.
Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın.Yani öylesine, o kadar bensin ki.Ah nasıl anlatsam.Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var..."
"6 milyαr insαnın içinden yalnızca birini seversin, sonra onun sevilmeye layık olmadığını anlarsın, bütün dünyayı suçlarsın..."
"Unuttum dersin çevrendekilere; ama unutmadığını birtek sen bilirsin.
Aşk öyle birşey işte; gitse bile unutamıyorsun yine..."
"Hani insan bazen ne ileri, ne geri tek bir adım atamaz ya..
Birini yanında tutmayı bilmez ama onun yokluğunu da istemez.Kaybetmeyi göze alamaz ama kazanmak için mücadele etmez.'Bağlanmaya cesaret edemez ama ondan tamamen kopmayı da beceremez'.Ne sevilmekten vazgeçer, ne sevmeyi bilir.Hani çok sonra zaman geçer savrulurlar ya,O zaman dökülür dudaklardan, itiraf edercesine;“Ne gözümü alabildim, ne göze alabildim..."
"Erkek Adam Ağlamaz Denir Ya, Sakın İnanma ! Unutma Ki, Erkek Adam Ağlamayan Değil, Bir Kadını Ağlatmayandır Aslında ..."
"Sevgili dediğin güzelliğiyle seni kendine aşık eden değil, sana kendin olabilme şansını verendir. . . "
"Eğer bir kadının gerçek aşkı olmayi başarabilmişseniz; çok şanslısiniz, çünkü sizin için hayat;asla sıradan olmayacak..."
Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz... "Madem öyle..." nin çağı başlar ondan sonra... Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmistir". Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece... Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana ne...kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden... Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi... Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye... Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.Sürünür gidersiniz...
Bazen duygu depoluyorum.Hissizliği hissettiğim zamanlarda,anlarım anlamsızlaştığında,çözümlerim çözümsüzleştiğinde bir miktar almak iyi geliyor.
UYARI: Yüksek dozda kullanmayınız.Fazla dozda alınmasıgöz yaşarması gibi aşırı duyarlılık reaksiyonlarına neden olabileceği gibi bazı bünyelerde kalp ağrısı,zihin bulanıklığı ve duyu kaybına yol açabilir.
27 yıl önce elimde gidiş dönüş biletim durdum benim koca trenin önünde.O ne kadar büyükse ben o kadar küçüktüm.Bu metal yığınının yavaş olduğunu önceden duymuştum ama, bu yolculuğu "güvenli" diye kendim seçmiştim.Benim kararımdı.Belki yavaş,heyecansız ama güvenli,daha bi tanıdık daha bi bildik belki,daha az can acıtan daha az yoran...
Yolculuk nasıl gidiyor? Rahat mı? Huzurlu muyum? Peki mutlu muyum? Seçimim yanlış mıydı? Uçağa neden binmedim? Daha riskli belki evet,düşüşünün affı yok..Ama gideceğim yer aynı ...
Bluz ve şort KOTON'dan..Tasarımlarını oldukça şık ve fiyatlarını makul bulduğum bu marka,ucuz kaçış noktalarınızdan olabilir..Bu kombini oluştururken ayakkabı seçiminde son kararı veremedim...Siz ne dersiniz??:)
2-CİCİ BİCİ:)
Kırmızı ve kremin mükemmel uyumu:)İddialı ama şirin ...Bluz ve şort yine KOTON'dan...
3-İPEKSİ DOKUNUŞ:)
Haydi tahmin edin bluz ve şort nereden...Evet yine ve yine KOTON'dan:)
Dillere destan aşklarını 2 yıl önce noktalayan Azra Akın ile Kıvanç Tatlıtuğ çiftimiz, geçtiğimiz ay yeniden birlikte olmaya başlamıştı. Ancak çiftin, ilişkisi ne yazık ki:) kısa sürdü. Bu duruma çok üzüldüm diyemem zira Kıvançcığımı kimseye yakıştıramıyorum. [Aşkı Memnuda Bihter'i yolmak istememin asıl nedeni buydu işte... Gerçi dizinin sonlarına doğru kızın aşkının önünde eğilmedim değil hani,-Beni beni Bihterini derken aklıma Pelinini demekte gelmedi inanın ki:))] Nese hal böyleyken sevgili Kıvançcığımın twitterdan yaptığı itiraf herkesi şaşırttı. "2 yıl önceki hatamı tekrarladım" diye yazdı. Bu twitini ilk okuduğumda (malumunuz twitterda da azılı bir takipçisiyim) vaay beaaa aynen bende dedim içinden. Üstelik şöyle bi düşünmeye başladım da ben hatalarımı hep tekrarlıyormuşum aslında...
Biten bir ilişkiye ikinci şansı vermek (hatta bazen üçüncü ,dördüncü... gülmeyin insanoğlu bazen idrak güçlüğü çekebiliyor) aslında sonunu bildiğimiz bir filmi hiç izlememişiz gibi heyecanla izlemeye çalışmak olmuyor mu?Hayır bir de heyecanla, aynı hevesle, aynı sevgiyle...Yok valla zor çook zor... Çünkü siz ne o en baştaki sevgi kelebeğisiniz, ne de karşınızdaki henüz keşfetmediğiniz Amerikanız... Peki neden bu zorlamalar, belki bu sefer yürür diye uğraşmalar??... Çok basit.... yeni birini tanımaktan korkuyorsunuz... Herşeyi başa sarmak, en baştan başlamak çok yorucu geliyor öyle değil mi... "Al bu madeni işle ya kömürden elmas yapıcaksın ya da çöpe atıcaksın"... Ooohh be güzelim senin dediğini yapsaydım Ankara'dan Van'a kömür deposu olurdu! Keşke o kömür deposunun içine düşseydim de layık olmayana değer vermeseydim... Ama aslında yapmamız gereken bu işte ahh bir yapabilsek bir yapabilsek....
Ha bide biten her ilişkinin ardından söylenen bir söz daha...
-Ben çok şanssızım ama, nerde bir arızalı tip var beni buluyor....
Ayy yazık kıyamam bak sen... Neden o arızalıyı kendinin bulduğunu kabul etmiyorsun, şapkanı önüne al da bi düşün ... Efendimmm, duymadım, sesin çıkmıyor cicim... Hahahaa üzülme sen, anladım ben onu:)))
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... NAZIM HİKMET
Saçlarım yıllardır düz ve aynı renkte...Düzlüğü fönden kaynaklanıyor olsada sanırım artık o kadar benimsedimki ,saçlarımın doğal hali öyleymiş gibi geliyor..
Ama yinede arada değişiklik yapmak gerekiyor tabi...Kıvırcık olayına giriyorum bazı zamanlar( ayda 1 falan çok sık değil:) ) İşte bu zamanlarda daha bi şirin daha bi çocuksu tavırlara giriyorum elimde olmadan...Sanırım bu durum "kıvırcık saçlı doğanların daha şirin ve bebeksi yüz hatlarına sahip olduğunu düşünmemden " kaynaklanıyor...
Sizce de öyle değil mi,durmayın çevrenize bir bakın....Ne kadar kıvırcık saçlı varsa onları görüş alanınıza alın hepside çok cici çok şeker öle değil mi??
Ha bu arada şeker kız candy moduna girdiğim bu zamanlarda yaptığım kıyafet seçimleri aşağıda yer almakta...
Üsttekini trendyoldan aldım alttaki ise her zamanki gibi Batik ten..
Elbise giymeyi çok seviyorum hemde her türlüsünü...Son dönemde özellikle çiçekli modellere ağırlık vermiş olabilirm ama benim için hepsinin ayrı bir duruşu,ayrı bir güzelliği var:)
KOMBİN 1
Sanırım 2 yıl kadar önce almıştım bu elbiseyi Mango dan ...Çokta severek giydim..İnci çizmelerim ve Vakko çantamla bir kombin yapmaya çalıştım.
KOMBİN 2
Bazen salaş,bohem giyinmek beni çok daha rahat ve huzurlu hissettiriyor. İşte tam da böle hissettim elime alır almaz bu elbiseyi...Malum zattın fiyatı da oldukça makuldu...Bunu sevdim ben yaa:))
KOMBİN 3
Mini giymek cesaret ister çokta rahat hissettirmez kimi zaman..Ama onunda duruşu,havası ayrıdır bence..Bir kere çok daha şık ve zarif bir görüntü verir giyene...Özellikle altında güzel mi güzel stilettolarla.:)).
Ben çok daha spor bir kombin yaptım bu kez..Bakalım beğenicek misiniz:))
KOMBİN 4
Evet yine mini bir elbise ama bu kez strech bir modeliyle...
Off Bodrum Bodrum ...Bu fotoyu ne zaman görsem isyan etmek istiyorum,tatiiiiiiiilll istiyorum:'(
KOMBİN 5
70 ler çiçek kız ruhum sanırım bu ara hep benle olacak:) Bu elbiseyi de Batik ten almıştım,severek giyiyorum,şeker gibi hissediyorumm:))
Nasıl karar verdim blog yazmaya...mımm sanırım ani bir karardı..Paylaşmak istedim sadece ,"Pelince Yaşamak" nedir bilin istedim kendimce:)
Bu günlerde sağlık konusunda "bahtsız bedeviliğim" hat safhada...3 ay önce sadece 4 günlük Kaş tatilinde yaktığım bacaklarım ve bana verdiği ızdırap(3 ay boyunca devam eden kalp damar,dolaşım hastalıkları doktorlarına muayene sürecim,bitmek bilmeyen şişlikler..)yetmezmiş gibi şimdide bacağımı incittim..Kas gevşetici sürdüm bakalım ,geçecek inşallah:(Şu merdivenleri sürünerek çıkma durumundan da bi kurtulsam:((